Merhabalar,
“Sigorta Sektöründe Bir Öğrenci Hareketi” sloganıyla yola çıkan; Kıymetli dostum ve ağabeyim KTO Karatay Üniversitesi Dr. Öğr. Gör. Seyfettin KURT’ un emek ve öncülüğünde yayın hayatı başlayan CAFEPOLİÇE dergisinin dergisine yayın hayatında başarılar diler; Sektörün en önemli ve sayıca en büyük kitlesini oluşturan siz kıymetli acenteler özelinde tüm sektör aktörlerinin başucu platformu olacağına inandığım derginizde şahsıma da bir köşe ayırma nezaketiniz için teşekkür ederim. Birlikte sektörün en önemli ayaklarından biri olan Mevzuat altyapısını inceleyim irdeleyeceğiz.
Mevzuata giriş yapabilmek adına sigorta kavramı ve tarihsel süreci ile başlamanın ısınma turları olacağı inancıyla…
Günlük hayatımızın ortaya çıkabilecek farklı risklerle dolu olması ve bu risklerin ne kadar süreceğinin bilinmemesi veya tamamen ortadan kaldırılmasının mümkün olmaması kişileri ve şirketleri önlem almaya yöneltmiş ve bu durum sigorta kavramının ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Sigorta Kavramı Latince kökenli bir kelime olan sigorta, Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde “Bir şeyin veya bir kimsenin herhangi bir yönden ileride karşılaşabileceği zararı gidermek için önceden ödenen prim karşılığında bu isle uğraşan kuruluşla yapılan iki taraflı bağlantı sözleşmesi” olarak tanımlanmaktadır.
Sigortanın daha geniş bir tanımını ise şöyle yapılabilir: Sigorta,
Ekonomik sonuçların insan hayatı ve şirketler için önemli olduğu globalleşen Dünyamızda kişiler ve kurumların bulundukları noktayı kaybetmek istememeleri ve bu durumu engelleyebilmek ya da hafifletebilmek adına önlem alma davranışı sergilemelerine sebep olmaktadır. Yaşanılacak bu durum sigorta ve riskin paylaşılması kavramlarının temelini oluşturacaktır. Sigorta kavramı tek başına yapılan bir durumdan ziyade dayanışma ile gerçekleşebilecek bir sistemdir. Sistem sigortalanacak emtianın riskini üstlenecek sigorta şirketleri yoluyla yürümektedir. Sigorta şirketleri oluşturdukları havuzla riskleri karşılanabilme ihtimali olan ekonomik değerler ile bir araya getirerek belirledikleri bedel karşılığında riski üstlenirler. Toplanan bu bedeller oluşturulan havuzda birikir ve ortaya çıkabilecek ekonomik zararlar bu havuzdan karşılanır.
Bugünü anlayıp daha iyi idrak edebilmemiz ve yarınlara projeksiyon tutabilmemiz için dünün önemine inananlardanım. Bu bağlamda Dünyada sigortanın tarihine ve ülkemiz özelinde tarihimizde sigortacılığa kısaca değinmek isterim.
Sigortacılığın tarihi konusundaki çalışmalar incelendiğinde sigortacılığın ne zaman başladığı net olarak bilinmemektedir. Eski çağlarda, sigorta kapsamında değerlendirilecek çalışmaların genellikle bir yardım şeklinde olması ve güvenlik endişesi taşıması bu eylemlerin, tam manasıyla sigorta olarak adlandırılmayıp “sigorta öncesi” dönem olarak adlandırılmaktadır.
Günümüze kullanılan tanım ise “modern sigorta” tanımıdır. Sigorta, insanların kendilerini risklere karşı korunma ve riski paylaşmak amacı ile ortaya çıkmıştır. Zamanla gelişme ve değişme gösteren sigorta kavramı insanlara fayda sağlamıştır. Bugünkü anlamda prim karşılığı sigorta orta çağın son yüzyıllarında ortaya çıkar
Dünyada Sigortacılık Tarihi Dünyada sigortacılığa benzer ilk uygulamalara günümüzden yaklaşık 4000 yıl önce Babiller’de rastlanmaktadır. Babil şehri eski zamanlarda ticaret merkezi olarak bilinmekte ve Babil’de, kervan tüccarlarına borç veren sermayedarlar, kervanların soyulması veya fidye ödeme durumuyla karşılaşmaları halinde tüccarların borçlarını silmekte, buna karşılık borcu tüccarlardan geri aldıkları zaman, taşıdıkları riskin karşılığı olarak verdikleri borç miktarı üzerinden bir miktar para almaktaydılar. Bu durum daha sonra Kral Hammurabi tarafından yasallaştırıldı. Hammurabi Kanunlarının en büyük özelliği haydutların saldırısına uğrayan kervanların zararlarının bütün diğer kervanlar arasında paylaşılmasını öngörmeseydi. Bu, tehlike paylaşmasının kara taşımacılığındaki ilk örneğidir.
Deniz aşırı ticaretle uğraşan tüccar ve yatırımcılar yaptıkları işten kâr elde etmeyi garanti altına almak istiyorlardı. Tüccarlar, bir geminin denizde kaybolması veya korsanlar tarafından zarara uğratılması durumunda mallarının ve geminin sahibinin zararlarının bir sigortacı ortak tarafından karşılanmasını sağlıyorlardı. Venedik, Floransa ve Cenova şehirlerinde yaklaşık M.S. 1250 yıllarında prim esaslı sigorta görüldü. Yine de günümüzdekine benzer sigortadan bahsedilebilmesi için 14. yy’ı beklemek gerekti. Ekonomik şartların değişmesi ile ticaret, 14. yy’dan başlayarak çok önemli değişmeler gösterdi. 14. yy’da deniz ticaretinde çok önde bulunan İtalya’da sigortaya ihtiyaç duyuldu ve deniz sigortası kavramı da ilk defa burada ortaya çıktı. İlk 9 sigorta poliçesi olarak kabul edilen anlaşma 23 Ekim 1347 tarihini taşımaktaydı ve İtalya’nın Cenova Limanı’ndan Mayorka’ya “Santa Clara” adlı geminin yükünü temin etmek amacıyla düzenlendi. İlk sigorta şirketi de 1424 yılında, yine Cenova şehrinde kurulmuştur. Deniz sigortaları konusunda ilk kanuni mevzuat olan “Barcelona Fermanı” 1435’te yayınlanmıştır.
Günümüzde uygulanan hayat ve sağlık sigortalarına ilk olarak Eski Yunan ve Roma’da görülmekle beraber aslen hayat sigortaları fikri 15. yy’da ortaya çıkmıştır. 18 Haziran 1583 tarihinde kesilen ve ilk olma özelliğini taşıyan hayat sigortası poliçesi William Gibbons’un 12 aylık hayat dönemini teminat altına alan poliçesidir. 17. yy’ın ikinci yarısında sigortacılığın gelişmesine en önemli kilometre taşı olan olay ise 1666 yılında Londra’da meydana gelen ve dört gün devam ederek 13.000 ev ile yaklaşık 100 kilisenin yanmasına yol açan büyük yangındır. Yaşanan bu talihsiz olay vatandaşlar üzerinde büyük etki yapmış ve böylesi büyük felaketlerin sonuçlarına karşı önlem alınması fikrini oluşmuştur. Gelişen bu fikirden hareketle İngiltere’de 1667 yılında “Yangın Bürosu”nun kurulmasının ardından 1684 yılında ilk yangın sigorta şirketi “Frinty Societe” faaliyete geçmiş ve bunu 1696 yılında “Hand in Hand”, 1704 yılında “Lonbard House” şirketleri izlemiştir. Modern sigortacılığın başlangıcını deniz sigortacılığı olarak kabul ediyorsak kara sigortacılığının başlangıcı da yangın sigortası ile başladığını kabul etmek gerekmektedir
Sigortanın ihtiyaç olarak toplumda yayılması ve gelişmesi genellikle büyük felaketlerin yaşanması sonrasında ortaya çıkmıştır. Londra’da 1666 yılında çıkan ve birçok ev ile kilisenin yanmasına yol açan yangın halk üzerinde büyük tesir oluşturmuş ve bu tür büyük felaketlerin sonuçlarına karşı tedbirler alınması fikrini doğurmuştur. Günümüzdeki anlamıyla sigortacılık olgusunun gelişmesi bu dönemlerde başlamıştır. Modern sigortacılığın doğuşunda, deniz ve kara sigortacılığına yangınlar ve soygunlar, kaza sigortacılığına da tren kazaları ve bireysel kazalar öncülük ederken, sanayinin gelişmesiyle birlikte yaşanan büyük teknik hasarlarda mühendislik sigortalarının gelişmesine yol açmıştır
Türkiye’de Sigortacılık Tarihi Türk sigorta sektörünün geçmişi ile ilgili bilgiler incelendiğinde, üzerinde ayrıntılı açıklamalarda bulunulacak bilimsel bulgular ya da önemli aşamalar olmadığı görülmektedir. Selçuklular döneminde Anadolu’da, kervansaraylara konaklamak için gelen kervanlardan belirli bir ücret alınmakta ve karşılığında kervanın korunması ve bakımı sağlanmaktaydı. Kervanda konaklama esnasında bir yağmalama veya hırsızlık olayı olursa, meydana gelen zarar kervansaray sahibi tarafından karşılanıyordu. Selçuklular döneminde yukarıdaki uygulama şekli bir çeşit güvence sağlamaktaydı, işte bu güvence sigortanın başlangıcı olarak kabul edilmektedir Sigortacılığın Türkiye’deki ilerlemesinde sosyo-ekonomik ve siyasal gelişmeler önemli bir etken olmuştur. Osmanlı döneminde 1830’daki Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra gelişme gösterebilmiştir. Sigortaya olan ilgi Osmanlı döneminde 1870 yazında İstanbul’un Beyoğlu semtinin büyük bir kısmını tahrip eden yangın felaketinden sonra duyulmaya başlamıştır. Bununla birlikte Osmanlı’da 1872 yılında Sun, Northern ve North British adlı üç İngiliz şirketi sigortacılık faaliyetine başlamıştır.1878 yılında bir Fransız sigorta şirketi bunu izlemiştir. 1899 yılına gelindiğinde 11 sigorta şirketi ülkemizde acentelik çalışması yapmaya başlamıştır.
Ülkemizde sigortacılık Avrupa ülkeleriyle karşılaştırıldığında oldukça yeni olduğu ifade edilebilir. Türkiye’de bankalar sigorta şirketlerinin kurulmasına öncülük etmiştir. Başlangıçta Türk sigortacılık sektörü daha çok ekonomik kayıpların engellenmesi yönünde faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu dönemde sigorta sektörü devlet tarafından belirlenen tarifeler ve uygulamalarla sınırlı olarak faaliyetlerini sürdürmüştür
Cumhuriyetin ilanına kadar Türk sermayesi ve teknisyenleri ile işletilen bir sigorta şirketi yoktur. O güne kadar kurulan Türk adlı şirketler yabancı kaynaklı olarak kurulmuştur. Cumhuriyetin ilanına kadar bazı yabancı yatırımcıların, yerli yatırımcılarla ile iş birliği yaparak yerli şirketler kurmaya çalıştıkları görülmüştür. Bir yabancı sigorta şirketi, 1911 yılında şeyhülislamdan aldığı fetvada, sigorta yaptırmanın caiz olması için sigortanın yabancı memlekette bulunan bir şirkete yaptırılması gerektiğini belirtmiştir. Bu durum Cumhuriyet öncesinde Anadolu topraklarında sigorta hizmetinin çoğunlukla yabancı sigorta şirketlerinin temsilcilikleri kanalıyla yürütülmesine neden olmuştur. Özellikle Cumhuriyetin ilanından sonra o günün olanakları ve fikir yapısına uygun olarak devletin öncülüğünde şirketlerin oluşturulması kararı ile birlikte sigorta şirketleri kurulmaya başlanmıştır. Bunun yanında sigorta faaliyetlerinin belli bir düzende yürütülmesi için kanuni altyapının oluşturulması ve reasürans faaliyetlerinin bir sisteme kavuşturulması yönünde önemli adımlar atılmıştır. 1924 yılında çıkarılan kanunla birlikte sigorta şirketlerinin her türlü yazışmalarında Türkçeyi kullanma zorunluluğu getirmiştir ve böylece sigorta şirketlerinin kayıtlarını ve poliçelerini İngilizce ve Fransızca olarak düzenleme işlemine son verilmiştir. Ayrıca, bu tarihi önemli kılan bir başka nokta ise günümüzdeki Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği (TSRŞB)’nin temelini oluşturan Sigortacılar Kulübü kurulmuştur. Daha sonra bu kulüp yerini 1925 yılında kurulan Sigortacılar Daire-i Merkeziyesi’ne bırakmıştır. Hemen hemen dünyada kurulan ilk reasürans şirketi olan Milli Reasürans TAŞ. 1929 yılında faaliyete geçmiştir. Milli Reasürans TAŞ.’ın kurulmasıyla beraber ülkemizde faaliyet gösteren yerli ve yabancı bütün sigorta şirketleri topladıkları sigorta primlerinin %50’sini Milli Reasürans’a devretmeye zorunlu tutulmuşlardır. Milli Reasürans TAŞ. Başlangıçta çeşitli tepkiler gördüyse de suiistimalleri önleyip, haksız rekabetin kalkmasını ve hasar ödemelerinin zamanında yapılmasını sağlaması sebebiyle Türk sigortacılığının gelişmesinde önemli bir rol oynamış ve halkın sigortaya olan güvenini arttırmıştır. Osmanlı döneminde başlayan sigortacılık faaliyetlerinde Türklerin yer alması ise ancak 1945’li yıllardan sonra olmuştur.
1950’li yıllara kadar yangın, hayat, kaza ve yaşam dallarında 12 çalışan sigorta şirketlerinin 50’li yıllardan sonra, hemen hemen bugün geçerli olan sigorta branşlarının tamamında faaliyet göstermeye başladıkları görülmektedir. Ülkemizde 1966 yılından 1988 yılına kadar yeni şirket kurulmasına izin verilmemiştir. Bu tarihten sonra Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı bu konudaki yasaklamayı kaldırmış ve kanunda belirtilen şartların yerine getirilmesi kaydıyla yeni şirketlerin kurulmasına izin vermiştir. Bu değişiklikle birlikte sigortacılık sektörü büyük bir ilerleme kaydetmiş ve şirket sayısı iki üç yıllık bir sürede iki misline çıkmıştır
Küreselleşen Dünya ekonomisinde, yatırımcı pozisyonunda bulunan sigorta şirketleri önemli ekonomik değerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle AB ülkelerinde ve ABD’de sigorta şirketleri ekonomide önemli rol oynamaktadırlar ve biriktirdikleri fonlar önem arz etmektedir. Bu durum ülkelerin gelişmişliğiyle de alakalı olup sigorta kavramına daha sıcak bakıldığının göstergesi olarak da ifade edilebilir. Türkiye’de sigortacılık sektörü gelişmeye açık bir ekonomik değerdir. Ancak ülkemiz sigorta sektörü gelişim sürecinde birçok yasal sorunla, mevzuat alanındaki eksiklikler nedeniyle yapısal sorunlarla karşılaşmış ve bununla ilgi birçok kanun çıkarılmıştır. Sigortacılık sektörünün yeniden yapılanması, denetlenmesi ve ekonomik bir değer olarak yer alması için günümüz Dünyasıyla uyumlu ve istenen nitelikte bir yapıya kavuşması gerekmektedir. Bu bağlamda Avrupa Birliğine uyum süreci ile birlikte sigortacılık ile ilgili kanunların sürece uyumlu hale getirilmesi zorunlu olmuştur. Böylece ülkemizde 14 Haziran 2007 tarihinde yürürlüğe 5684 sayılı kanunu ile sigorta sektörünü düzenleyen, sigortalıların haklarını koruyan ve sigorta şirketlerinin faaliyetlerini denetleyen temel bir yasal çevreye kavuştu. İş bu tarihten sonra sektör ve aktörleri bambaşka bir sabaha merhaba demiştir.
İlerleyen süreçte ilgili kanununun amacı, önemi ve içeriği konusunda ayrıntılarına yer vereceğim; Sizlerin soru, cevap ve görüşleriniz ile de dergimizin interaktif bir platform olacağı ümidiyle…
Mehmet Burak MENNANOĞULLARI
“Sigortanın Yolculuğu: Tarihsel Gelişimden Modern Mevzuata”
Mehmet Burak MennanoğullarıÖnceki Haber
Katılım Sigortacılığında Mevcut Durum: Kurumsal Yapı, Denetim ve Fıkhî Temeller
Sonraki Haber
Dr. Seyfettin Kurt: “Poliçenin Etrafındakiler”