Sigorta sözleşmeleriyle sağlanan teminatın kapsamı, kanun ve genel şartlarla sınırlandırılmıştır. Ayrıca, sigorta sözleşmeleriyle de teminatın kapsamı daraltılabilir. Bu nedenle tüm rizikoların sigorta sözleşmeleri aracılığıyla güvence altına alınması mümkün değildir.
Kanun ve genel şartlar incelendiğinde; bazı rizikoların aksi belirtilmediği sürece teminat kapsamında olduğu, bazılarının ek sözleşmeyle güvence altına alınabileceği, bazılarının ise hiçbir şekilde teminat kapsamına alınamayacağı görülür. Bunun yanında, sigortacının sorumluluğunun başlangıcı, sigorta ettirenin yükümlülükleri ve tazminatın ödenmesi gibi hususlar da özel düzenlemelere tabidir.
Teminatın kapsamı ve diğer birçok konuda sigorta sözleşmelerine özgü hükümlere yer verilmesi nedeniyle, Türk Ticaret Kanunu (TTK) madde 1423 ile sigortacının aydınlatma yükümlülüğü düzenlenmiştir. Sigorta sözleşmelerinin kendine özgü yapısı, diğer sözleşmelerden farklı olarak bu yükümlülüğün özel biçimde ele alınmasını gerektirmiştir. Bu sayede, sigorta ettiren kişilerin sözleşme öncesinde teminatın kapsamı hakkında bilgi sahibi olmaları amaçlanmıştır.
Bu yükümlülük TTK m. 1423’te “aydınlatma yükümlülüğü”, Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik’te (SBİY) ise “bilgilendirme yükümlülüğü” olarak ifade edilmiştir.
Aydınlatma yükümlülüğünün acente tarafından yazılı olarak yerine getirilmesi gerekir. Uygulamada, sigorta şirketleri bu amaçla matbu formlar kullanmaktadır. SBİY madde 5’te, bilgilendirmenin yazılı yapılmasının esas olduğu belirtilmiş; ancak bazı durumlarda sözlü bilgilendirmeye de izin verilmiştir.
SBİY m. 5/2’ye göre; tarafların fiziken karşı karşıya gelmediği hallerde veya işin niteliğinin gerektirdiği durumlarda, kalıcı veri saklayıcısı (kısa mesaj, e-posta, internet, CD, DVD, hafıza kartı vb.) aracılığıyla bilgilendirme yapılabilir. Ayrıca, sigortacının çağrı merkezi veya telefon yoluyla bilgilendirme yapması halinde, görüşmenin dijital ortamda kayıt altına alınması şartıyla sözlü bilgilendirme de mümkündür (SBİY m. 5/3).
Acentenin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirirken, sigorta ettirene gerekli inceleme süresini tanıması gerekir. Başka bir ifadeyle, sigorta ettirenin sözleşme yapıp yapmama veya aynı koşullarda sürdürüp sürdürmeme konusunda değerlendirme yapabilmesine olanak sağlanmalıdır.
Sözleşmenin kuruluşu sırasında; poliçeye ilişkin tüm bilgilerin, sigortalının haklarının, dikkat edilmesi gereken özel hükümlerin ve bildirim yükümlülüklerinin sigorta ettirene yazılı olarak iletilmesi zorunludur (TTK m. 1423/1). Bu kapsamda, özellikle teknik konuların, sigorta teminatının ve işleyişin açık şekilde anlatılması; yanıltıcı davranışlardan kaçınılması gerekir (SBİY m. 5/4).
Aynı şekilde, sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek gelişmelerin de sigorta ettirene bildirilmesi gerekir (TTK m. 1423/1).
Aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi durumunda, TTK m. 1423 farklı sonuçlar öngörür. Sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasından itibaren on dört gün içinde itiraz etmezse, sigorta poliçesinde yazılı koşullarla yapılmış sayılır ve sonradan aydınlatma eksikliğini ileri süremez. Ancak, on dört gün içinde itiraz edilirse, sigortacı aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispatlamakla yükümlüdür.
Sigortacı bu ispatı yaparsa itiraz geçersiz olur; ancak ispatlayamazsa kanun, ortaya çıkacak sonucu açıkça belirtmemiştir. Buna karşılık, SBİY m. 7 bu durumu farklı biçimde düzenlemiştir. Yönetmeliğe göre; bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemesi, yanıltıcı bilgi verilmesi veya gerçeğe aykırı düzenlenmesi halinde, bu durum sigorta ettirenin kararını etkilemişse, sigorta ettiren sözleşmeyi feshedebilir ve varsa uğradığı zararın tazminini talep edebilir.
Yargıtay uygulamalarında ise konu henüz tam anlamıyla istikrar kazanmış değildir. Bazı kararlarda, sigorta ettirenin on dört gün içinde itiraz etmemesi halinde aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediğinin ileri sürülemeyeceği belirtilmiştir. Ancak bazı kararlar, bu sürenin geçip geçmediğine bakılmaksızın, aydınlatma yükümlülüğünün ihlalinin her zaman ileri sürülebileceği yönündedir.
Acenteler, sigorta sözleşmelerinin tarafı olmadıklarından, sigortalılara karşı doğrudan sorumlu değildir. Ancak Yargıtay, acentenin kişisel kusurunun bulunduğu durumlarda sigortalıya karşı doğrudan sorumluluğunu kabul etmektedir. Bu bağlamda, acentelerin kişisel kusurunun en sık ortaya çıktığı alanlardan biri aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmemesidir.
Dolayısıyla, sigorta acentelerinin bu yükümlülüğü eksiksiz biçimde yerine getirmesi hem hukuki hem de mesleki açıdan büyük önem taşımaktadır.
“Sigorta Acentelerinin Aydınlatma Yükümlülüğü”
Doç. Dr. Aytekin ÇelikÖnceki Haber
Sosyal Güvenlikte Piyasalaşma Gerçeği ve Türkiye
Sonraki Haber
Acentelerin Dikkat Etmesi Gereken Muhasebe Uygulamaları