Atlar, Otlaklar Ve Kritik Mineraller…

Tarih savaşlardan çok kaynakların hikâyesidir. Dün otlaklar ve yollar, bugün kritik mineraller ve veri akışları gücün gerçek belirleyicisi oldu.

Tarih çoğu zaman bize hamasi bir şekilde anlatılır: savaşlar, fetihler ve büyük fatihler… Aslında gerçek belirleyici olan; verimli topraklar, kritik geçiş yolları ve enerji kaynaklarıdır. İnsanlık tarihi, hangi kaynaklara yaslanarak ve organize olarak nasıl bir güç oluşturarak ayakta kaldığımızın hikâyesidir.

İnsanın ilk gücü (enerji kaynağı) kendi bedeni ve kasıydı. Bunun için verimli topraklar ve otlaklara (meralara) ihtiyaç vardı. İnsan o dönem beslenme zincirinin en üstünde değildi. Alet ve silahlar çok gelişmemiş, ilkel düzeydeydi. İnsan toplulukları küçük gruplar hâlinde yaşıyordu. Mesafeler yakın, büyük enerji kaynakları yoktu. Yeterli ulaşım araçları ve yollar olmadığı için mesafeler uzundu. Bu nedenle büyük devletler ve ordular kurulamıyordu.

At, Otlak ve İktidar

Sonra atlar, öküzler ve develer evcilleştirildi. Atlar güç ve hız demekti. İnsanları daha uzun mesafelere ulaştırdı. Öküzler güç demekti; toprağı sürdü, üretimi artırdı. Deve hem güç sağladı hem de çölleri aşarak insanlığı uzun mesafelere ulaştırdı.

At koştuğunda sadece yol değil, zaman da kısaldı.

At sadece yolu kısaltmadı, iktidarı da güçlendirdi. Daha uzak ve geniş alanlar kontrol altına alınabildi. Ama kalabalık at sürülerinin verimli otlaklara ihtiyacı vardı. Atın beslendiği yer, devletin de beslendiği yer hâline geldi. Otlaklar ve nehir kenarları sıradan araziler olmaktan çıkıp stratejik, kontrol edilmesi ve gerektiğinde savaşılması gereken yerler hâline geldi.

Dünya medeniyetinin ilk geliştiği Nil, Fırat-Dicle, İndus Nehri, Çin’deki Sarı Irmak; Orta Asya’daki Amu Derya (Ceyhun) ve Sir Derya (Seyhun) nehirlerinin çevresinde gelişmesi bir tesadüf değildi. Bu bölgelerde daha verimli tarım yapılabildi, daha çok at ve hayvan beslenebildi.

Otlakların olduğu yerde devletler ortaya çıktı ve büyük orduları besleyip organize eder hâle geldi. Ordu olunca vergi de alınabildi. Vergi hukukunda vergi; “toplumsal (kamu) ihtiyaçlarını karşılamak için devletin cebren aldığı bir paradır” diye tanımlanır. Vergiyi kimse gönüllü ödemez, cebren alınır. Yeni güç kaynakları ile topraklar işlendi, artı ürünler depolanmaya başlandı; feodal yapılar ve devletin ortaya çıkışı hızlandı.

Atların ve develerin getirdiği bu imkânlar ticareti büyüttü. İpek Yolu ile mallar uzak coğrafyalara ulaşmaya başladı. İpek Yolu’nu kontrol edenler sadece para değil, aynı zamanda denetimi de ele geçirerek güç biriktirdi. Ticaret yolunda kervansaraylar; ticaretin güvenliğini sağlayan, otel, posta ve koruma görevi yapan yapılar oldu. Moğolların tüccarlara karşı yapılan soygunları çok sert cezalandırmasının nedeni sadece adalet duygusu değil, yolun cazibesini ve akışını kontrol altına almak içindi. Para korkaktır, riske girmez. Tarihin her döneminde böyledir.

Yollar uzadıkça sabredildi
Yollar daralınca kılıçlar bilendi

Nehirler Medeniyet Doğurur

Su ve rüzgâr gücünün bulunmasıyla enerji daha güçlü üretilerek şekil değiştirdi. Yelkenli gemiler ve su değirmenleri ile üretim ve ticaret hızlandı. Nehirler ve deniz yolları ile ulaşım daha hızlı ve büyük miktarlarda yapılmaya başlandı. Limanlar ve liman şehirleri ortaya çıktı. Eski Dünya’da (Akdeniz ve Karadeniz çevresi) İstanbul Boğazı stratejik bir geçiş noktası oldu. Okyanuslar aşılıncaya kadar gıda, güç ve geçişi hep elinde tuttu.

Buhar ve kömür enerjiyi geometrik biçimde güçlendirdi ve enerji taşınabilir hâle geldi. Buhar ve kömür enerjisiyle fabrikalar kuruldu, üretim arttı. Bu fabrikalarda çalışacak kalabalık insan grupları şehirlere göçtü. Vasıflı eleman ihtiyacı nedeniyle yaygın eğitime geçildi. Seri ve hızlı üretim sermaye birikimini hızlandırdı ve yeni pazarlara olan ihtiyaç arttı; modern kapitalizm ortaya çıktı.

Amaaan Petro, Canıım Petrol…

Ajda Pekkan’ın Eurovision Şarkı Yarışması’nda söylediği “Amaan Petrol” şarkısını hâlâ bir tebessümle hatırlarız. Petrol, her yere taşınabilir ve yüksek bir enerji kaynağı olarak bütün dengeleri değiştirdi. Petrolden sonra geçiş yolları ve boğazlar büyük önem kazandı. Sadece Süveyş Kanalı’nın ve Basra Körfezi’nin kontrolü için darbeler yapıldı; krallar, hükümetler devrildi, savaşlar çıktı.

Yemen’deki Husilerin, Gazze’deki soykırımı durdurmak amacıyla Süveyş geçişlerini hedef alarak attığı füzeler; navlun ve mal fiyatlarının yükselmesine, teslim sürelerinin uzamasına ve birçok ülkede enflasyonun artmasına neden oldu.

Yeni Otlaklar: Maden Sahaları
Ve esas oğlan, kritik mineraller sahaya girdi. Bugün ise yeni bir çağdayız. Atların yerini elektrikli araçlar, otlakların yerini maden sahaları aldı. Ticaret yollarına bir yenisi eklendi: veri akışları. Kablolar, sunucular ve veri merkezleri modern dünyanın görünmez geçiş yolları hâline geldi. Nasıl ki İpek Yolu’nu kontrol eden güç kazandıysa, bugün de veriyi toplayan ve işleyen güç kazanıyor. Bu yeni çağın anahtarı kritik mineraller. Lityum, kobalt, nikel ve nadir toprak elementleri olmadan batarya yok; batarya olmadan enerji depolama yok; depolama olmadan dijital ve yeşil dönüşüm yok. Petrol dünyayı çalıştırıyordu, kritik mineraller ise sistemin tamamını çalıştırıyor.

İpek Yolu’ndan Çip Yollarına

İpek Yolu’nda üretimin merkezi olan Çin, 2000 yıl sonra bugün de mal üretimi ve kritik mineral üretiminde merkez hâline geldi. Eski dönemde İpek Yolu’nda Çin sadece üretim merkeziydi; geçiş yollarında gerektiğinde taviz vererek iş birliği yapmak zorundaydı.

Çip üretiminde en kritik nanometre bazındaki parçaları üreten çok gelişmiş makineler yalnızca Hollanda’da bulunuyordu ve Çin belli bir oranda Batı’ya bağımlıydı. Çin, ileri derecede çip üreten makineleri artık kendisinin de üretebileceğini, belli bir eşiğin aşıldığını açıkladı. Kritik mineral kaynaklarına sahip olan Çin’in, hammaddenin üretiminde ve bu hammaddeden çip üretiminde kısa sürede tam bağımsız hâle geleceği kesinleşti. Nükleere sahip güçlü ordu, finans gücü ve kritik teknolojide tam bağımsızlık; Çin’i İpek Yolu’nun sadece üretim merkezi değil, yolun tamamını kontrol eden bir aktör hâline getirdi.

Değişmeyen İnsan, Değişen Enerji

 İnsan doğası hiç değişmedi. Değişen; enerji kaynakları, üretim gücü ve bu gücü örgütleme biçimi oldu. Dün otlaklara ve ticaret yollarına hâkim olanlar nasıl kuralları koyduysa, bugün de enerji ağlarını, veriyi ve kritik mineralleri kontrol edenler aynı gücü elinde tutuyor ve kuralları dayatıyor.
Bilimsel düşünmeyen, üretmeyen toplumlar bu düzende etkili olamaz yönlendirilir. Tarih, geçmişin başarıları ile sürekli anlamsız bir şekilde böbürlenip duranlarıdeğil gücü yöneten aklı hatırlar.

 

“Atlar, Otlaklar Ve Kritik Mineraller…”

Bekir Ülker

Yorum Yaz